Hz.Übey Bin Ka'b (R.a)
Sahabe-i kiramın büyüklerinden biri olup Rasûlüllah (s.a.s)'ın vahiy
kâtiplerindendir. Übey (r.a)'in babasının adı Ka'b, annesinin ismi
Suheyle'dir. İki künyesi vardir: Ebu'l-Münzir ve Ebu't Tufeyl. Medineli
olup Hazrec kabilesinin Neccâroğulları kolundandır. Doğum tarihi kesin
olarak bilinmemektedir.
Übey b. Ka'b'ın Müslümanlığı kabul etmesi Rasulüllah(s.a.s)'ın
Medine'ye hicret etmesinden önce, Akabe biatlarında olmuştur. Übey b.
Ka'b ikinci Akabe biatında Rasûlüllah (s.a.s)'e biat eden yetmiş kişi
içerisinde idi. Rasûlüllah (s.a.s) Medineli Müslümanlar arasında yapmış
olduğu kardeşlik antlaşmasında Übey b. Ka'b ile Aşere-i Mübeşşere
(Cennetle müjdelenen on kişi) den Said b. Zeyd'i kardeş yaptı. Übey,
Rasûl-i Ekrem ile Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün muharebelere
katıldı. Uhud muharebesinde kendisine bir ok isabet etmiş, Rasûlüllah
(s.a.s) ona bir tabib göndermiş, tabib okun girdiği yerdeki damarı
keserek üzerini dağlamıştı. Bu suretle Übey b. Ka'b bu arızadan
kurtulmuş oldu (bk. Müslim, Selam, 73-74).
Übey b. Ka'b cahiliyye döneminde de okuma yazma bilen az sayıdaki
kimselerden biri idi (İbn Sa'd, Tabakat, I, 498). Rasulüllah(s.a.s)
Medine'ye hicret edince, orada, ensar içerisinde yazılarını ilk yazan
Übey b. Ka'b olmuştur (İbn Seyyidi'n-Nas, II, 315). Yazdığı yazıların
sonuna "filan oğlu filan yazdı" diyenlerin de ilki idi (İbnü'l-Esir,
Üsdu'l-Gabe).
Şu halde Medine döneminde Rasulüllah(s.a.s)'a gelen vahyi ilk yazan
Übey b. Ka'b olmuştur. Übey b. Ka'b olmadığı zaman Zeyd b. Sabit
yazardı. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ilahi vahyi Cebrail (a.s)'dan
aldığı zaman, Übey b. Ka'b onu daha yazının ıslaklığı üzerinde iken
ezberler, Rasûlüllah (s.a.s)e okurdu (Zehebî, Siyer, I, 280) Übey
ashabın en alimlerindendi. Tabiinin büyük bilginlerinden olan Mesruk
(663/683) şöyle derdi: "Rasûlüllah (s.a.s)'in ashabıyla görüştüm.
İlimlerinin şu altı kişiye dayandığını gördüm: Ali, Abdullah b. Ömer,
Zeyd b. Sabit, Übey b. Ka'b ve Ebu'd-Derdâ "( İbn ü'l-Kayyim,
i'lâmu'l-Muvakkiîn, I, 16).
Übey b. Ka'b, Kur'an-ı Kerîm'i en iyi okuyan sahabîlerden idi.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) "Ümmetimin en iyi okuyanı Übey'dir."
(Zehebî, Siyer, I, 392) buyurmuştur. Bu sebeple Seyyidü'l-Kurra
(okuyucuların efendisi) lakabıyla tanınmıştı. Kur'an-ı Kerîm'i sekiz
gecede hatmederdi. Rasulüllah(s.a.s)'in zamanında Kur'an'ı cem' ederek
ona arzeden sayılı sahabîlerden biri idi. Nitekim Enes b. Malik,
"Rasûlüllah (s.a.s) zamanında Kur'an'ı dört kişi hıfzetmiş olup hepsi de
ensardandı. Bunlar: Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel, Ebû Zeyd ve Zeyd b.
Sabit'tir" (Buharî, Menakibu'l Ensar 17; Tirmizî, Menâkib 33) demiştir.
Übey b. Ka'b, Rasûlüllah (s.a.s)'in ashabına Kur'an'ı kendilerinden
öğrenmelerini tavsiye ettiği dört kişiden biridir. Abdullah b. Amr b.
As'dan şöyle rivâyet edilmiştir: Rasulüllah(s.a.s)'in şöyle buyurduğunu
işittim: "Kur'an'ı dört kişiden alın (öğrenin). Abdullah b.
Mes'ud'dan,-Rasulüllah(s.a.s) önce bunu zikretti, Ebu Nuzeyfe'nin
mevlası Salim den, Muaz b. Cebel'den ve Übey b. Ka'b'dan" (Buharî,
Menakibu'I-Ensar,16). Bu dört sahabîden Muaz ile Übey ensardan, Abdullah
b. Mes'ud ile Salim ise muhacirlerdendir.
Rasûlüllah (s.a.s) Übey b. Ka'b'ı, Kur'an-ı Kerim'i iyi bilen bir
sahabî olması sebebiyle öğretmen olarak tayin etmişti. Mescid-i
Nebevi'de Kur'an-ı Kerîm'i öğretirdi. Aralarında Ebu Hureyre ve İbn
Abbas'ın da bulunduğu bir çok sahabînin hocalığını yapmıştır. O,
Kur'an-ı Kerîm'i öğretmesi karşılığında her hangi bir maddi şey de
almazdı. Nitekim ondan şöyle rivâyet edilmiştir: "Muhacirlerden birine
Kur'an öğretmiştim. Bu zat bana bir yay hediye etti. Ben bunu Rasûlüllah
(s.a.s)'e anlatınca: "Onu alırsan ateşten bir yay almış olursun"
buyurdu. Ben de yayı sahibine geri verdim"(İbn Mace, Ticarât, 8).
Übey b. Ka'b, Kur'an'ın lafızlarının eda keyfiyetini, kıraat
vecihleriyle ilgili hususiyetlerini öğrenmeye özen gösterirdi. Allah
Teâlâ, Peygamber Efendimiz (s.a.s)'e Übey'e Kur'an okumasını
emretmiştir. Enes b. Malik (r.a)'dan şöyle rivâyet edildi: Rasulüllah
(s.a.s) Übey b. Ka'b'a: "Âllah bana Lemyekünillezîne keferfi suresini
sana okumamı emretti" buyurdu. Übey "Allah benim adımı da andı mı?"
dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.s) "Evet" deyince Übey b. Ka'b
sevincinden ağladı (Tecrid-i Sarih Tercümesi, X, 21).
Bu hadis-i şerif sahabe içerisinde Übey b. Ka'b'ın faziletine işaret
ettiği gibi, onun kıraat ilmindeki yerine de işaret etmektedir.
Übey b. Ka'b, kıraati bizzat Rasulüllah (s.a.v)'den almıştır. O, Hz.
Ömer'e "Ben Kur'an-ı Kerîm'i daha taze iken bizzat Cebrail (a.s)'dan
alan zattan aldım" demiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned V, 117)
Kur'an-ı Kerîm'e karşı duyduğu rağbet ve arzu Übey b. Ka'b'ın
faziletini artırmış, bu sebeple Rasûlüllah (s.a.v)'ın takdirini, ashabın
saygısını kazanmıştır.
Übey b. Ka'b aynı zamanda Rasûlüllah (s.a.v) zamanında fetva veren az
sayıda sahabîden biridir. Muhammed babası Sehl'in şöyle dediğini
nakletmiştir: "Rasûlüllah (s.a.v) zamanında fetva veren, üçü muhacir ve
üçü ensardan olmak üzere altı kişi idi. Muhacirlerden olanlar Ömer,
Osman, Ali; ensardan olanlar da Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel ve Zeyd b.
Sabit'tir" (İbn Sa'd, aynı eser, II, 350).
Übey b. Ka'b, Rasûlüllah (s.a.v) zamanında idârî görevlerde de
bulunmuştur. Rasûlüllah (s.a.v) onu Belî, Uzre ve Benî Sa'd
kabilelerinin zekâtlarını toplamak üzere görevlendirmişti. Übey b. Ka'b
bu görevi esnasında karşılaştığı bir vak'ayı şöyle anlatır:
"Rasûlüllah (s.a.v) beni Belî, Uzre ve Benî Sa'd b. Huzeym b. Kadâa
kabilelerinin zekatlarını toplamak üzere gönderdi. Onların zekatlarını
topladım. Nihayet onlardan sonuncu adamın yanına vardım. İçlerinde bu
adamın evi ve köyü Medine'de Rasûlüllah (s.a.v)'e yakın olanı idi. Bu
adam bana bütün malını topladı. Ben de zekat olarak almaya henüz iki
yaşına girmiş bir dişi deveden başkasını bulamadım. Kendisine onu
alacağımı söyledim. Mal sahibi, "Bunun sütü de yok, yük taşımak için de
elverişli değil. Allah'a yemin ederim ki senden önce zekat toplamaya
gelen ne Rasûlüllah'a ve ne de onun elçisine malımdan sütü olmayan ve
yük taşımaya da elverişli olmayan bir deveyi vermedim. İşte genç, semiz
dişi deve. Onu al." dedi.
Ben ona, "Bana emredilmeyen şeyi almam. İşte Rasûlüllah (s.a.v) sana
yakın, İstersen ona gider, bana söylediklerini anlatırsın. Şayet o,
kabul ederse, eder, etmezse reddeder" dedim. Adam:
"Bunu yapacağım" dedi ve benimle çıktı, bana vermek istediği deveyi de aldı. Rasulüllah(s.a.v)'e gelince:
"Yâ Rasûlüllah, malının zekatını almak için elçin geldi. Malımı
topladım. O, sütü olmayan ve yük taşımaya da elverişli olmayan henüz iki
yaşına girmiş bir deveyi seçti. Ben kendisine alması için genç, semiz
bir dişi deve gösterdim, almaktan imtiha etti. İşte o deveyi getirdim,
al ya Rasûlüllah" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Senin üzerine borç
olan Übey b. Ka'b'ın ayırdığı devedir. Sen kendi rızanla daha iyisini
vermek istersen, onu kabul ederiz ve Allah bundan dolayı sana ayrıca
mükafat verir," buyurdu. Adam:
"Ben de bu maksatla onu getirdim, buyur al, yâ Rasûlüllah!" dedi.
"Hz. Peygamber (s.a.v) devenin alınmasını emretti ve malının bereketlenmesi için dua etti." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 142).
Übey b. Ka'b'ın, Rasûlüllah (s.a.v)'in vefatından sonra ilk halife
Hz. Ebû Bekir zamanında da mühim görevler yaptığını görüyoruz. Hz. Ebû
Bekir mühim bir mesele ile karşı karşıya gelip çözümünü Kur'an ve
sünnette bulamadığı zaman ashabın seçkin alimlerini toplar, onlarla
istişarede bulunurdu. Übey b. Ka'b da Hz. Ebû Bekir'in danışma meclisi
üyelerinden idi. Aynı zamanda Hz. Ebû Bekir döneminde fetva vermekle
görevli meşhur fakihlerden biri idi (İbn Sa'd, Tabakat, II, 350). Bu
dönemde onun Kur'an'ın cem'i için kurulan komisyonda görev aldığını da
görüyoruz.
Übey b. Ka'b, ikinci halife Hz. Ömer'in de teveccühünü kazanmıştır.
Hz. Ömer, Übey b. Ka'b'a çok hürmet eder, ondan yararlanır ve ona
Seyyidü'l-Müslimin (Müslümanların ulusu) derdi (Tecrid X, 22). Hz.
Ömer'in hilafeti döneminde onun şura meclisinde çalışır ve kabilesi
Hazrec'i temsil ederdi. Aynı zamanda fetva işleri ne de bakardı. Hz.
Ömer bir zaman halka hitabında şöyle demiştir:
"Kur'an'dan sormak isteyen Übey b. Ka'b'a gelsin, feraizden sormak
isteyen Muaz'a, mal isteyen de bana gelsin. Çünkü Allah beni hazinedar
ve dağıtıcı kıldı" (Zehebî, Siyer I, 394).
Hz. Ömer zamanında teravihi cemaatle ilk kıldıran da Übey b. Ka'b
olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) zamanında, onun vefatından sonra ilk
halife Hz. Ebû Bekr, daha sonra kısmen de Hz. Ömer zamanında teravih
namazı cemaatle değil, münferid olarak kılınmıştır. Bir defa Hz. Ömer
mescide gidince halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını
gördü. Kimi tek başına kılıyor, kimi küçük bir cemaat oluşturmuş
kılıyorlardı. Hz. Ömer bütün halkı bir tek imamın arkasında toplamayı
düşündü ve ertesi gün Übey b. Ka'b'ı teravih imamı tayin edip cemaati
onun arkasına topladı. Böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya
başlandı (Buharî, Teravih, I; Tecrid-i Sarih Terc., IV, 75-76).
Hz. Ömer, hilafeti zamanında fetva işleri üzerinde hassasiyetle
durur, ancak bu işe ehil olanların fetva vermesine müsade ederdi. Onun
zamanında ancak Hz. Osman, Hz. Ali, Muaz b. Cebel, Abdurrahman b. Avf,
Übey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit, Ebu Hureyre ve Ebu'd -Derdâ gibi tayin
ettiği zatlar fetva verirdi (M. Siblî, Asr-ı Saadet, Terc. Ö. Rıza,
Doğrul, İst. 1974, VI, 369).
Übey b. Ka'b, Hz. Ebû Bekir döneminde olduğu gibi Hz. Ömer döneminde
de danışma meclisi üyesi idi. Çeşitli konularda fikri alınır,
görüşlerine değer verilirdi (İbn Sa'd a.g.e, II, 350; M. Siblî, a.g.e.,
IV, 334).
Übey b. Ka'b tefsir sahasında da ashabın önde gelenlerinden biri olup
Medine tefsir ekolünün reisi olarak kabul edilmiştir. Celaleddin
es-Suyutî (ö. 911/1505) tefsir sahasında meşhur olan sahabîlerin on kişi
olduğunu belirtmiş, bunlar içerisinde de kendilerinden en çok tefsir
rivâyet edilenlerin Hz. Ali, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas ve
Übey b. Ka'b olduğunu belirtmiştir (bk. Suyutî, el-İkton, II, 187).
Übey b. Ka'b vahiy kâtibi olması sebebiyle Rasûlüllah (s.a.v)'in fiil
ve hareketlerine muttali bir sahabî idi. Kütüb-i Sitte'de kendisinden
altmış küsür rivâyet edilmiştir. Bakiy b. Mahled (ö. 276/889)'in
Müsned'inde Übey b. Ka'b'ın yüz altmış dört hadisi vardır. Bunlardan üçü
hem Buhari'de ve hem de Müslim'de vardır. Ayrıca Buharî üç hadisi tek
başına rivâyet etmiş ,yedi hadisi de yalnız Müslim rivâyet etmiştir
(Zehebi, Siyeru A'lami'n -Nübela ' I ,402). Übey b. Ka'b ın rivayet
etmiş olduğu hadislerden birinin anlamı şöyledir: Rasulullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu:
"Ademoğlunun bir vadi dolusu malı olsa, bir ikincisini ister. İki
vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü de ister. Ademoğlunun içerisini
topraktan başka bir şey doldurmaz. Allah Teâlâ ise tevbe edenin
tevbesini kabul eder" (Tirmizî).
Übey b. Ka'b'ın vefat tarihi ihtilaflıdır. El-Vakidî der ki, "Bir
kısım hadiseler onun Hz. Ömer'in hilafeti döneminde olduğuna delalet
etmektedir.
Yakınları ve başkalarının onun Medine'de hicri 22 senesinde öldüğü
söylediklerini gördüm. Hz. Ömer "Bugün Müslümanların ulusu öldü"
demiştir. Onun Hz. Osman'ın hilafeti döneminde hicri 30'da öldüğünü
söyleyenler de olmuştur. Bize göre bu daha doğrudur. Çünkü Hz. Osman ona
Kur'an'ı cem etmesini emretmiştir" (İbn Sa'd, Tabakat, III, 502; Zeheb,
I, 400).
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Asım Kıraatinin Hafs Rivayetine Göre Bilinmesi Gereken Kelimeler Testi
Kıymetli Kuran Dostları ! Asım kıraatinin Hafs rivayetine göre bilinmesi gereken özel kelimelerle alakalı testimiz yayınlandı Kola...
-
Selamun aleykum Kuran Dostları ! Tecvid hükümlerini konu konu online test olarak yayınlayacağız inşaallah. Rabbim faydalı kılsın ve kabul...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder